Üniversite adaylarının en zorlu dönemeçlerinden biri olan resmi tercih maratonu başlarken, programın isim babası da olan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Şaban Özdemir moderatörlüğündeki, adaylara ve ailelerine yol göstermek amacıyla 12 yıldır bir klasik haline gelen “Hayat Tercihtir” programına katılarak, adaylar için yine hayati önemde önerilerde bulundu.
Seçimlerimizin nörobilimsel temeli
Hayatın gerçekten de tercihlerden ibaret olduğu düşüncesinin temelinde nörobilimsel gerçeklerin yattığına dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Hayat tercihtir derken, gerçekten insan bu sözün ortaya çıkış noktası nörobilim. Nörobilimde beynimizin bir kaptan köşkü var, ön bölgesi. Bu ön bölgeye dışarıdan bir bilgi geliyor, beynimizin içeriden ürettiği bir bilgi var, bir de vücudumuzun ürettiği kimyasal bilgiler var. Bunlar içerisinde insan beyni seçim yapıyor. ‘Uygun-uygun değil, geçerli-geçerli değil, güvenli-güvenli değil, faydalı-faydalı değil’ diye seçimler yapıyor ve zihinsel bir yargıç var, o karar veriyor: ‘Yap-yapma.’ Her an, şunu şuraya alıp koymak gibi her hareketimiz birer tercih olarak ilerliyor. Bu insan hayatındaki iki tane önemli tercih, daha doğrusu iki önemli tasarruf var: Biri iş seçimi, biri eş seçimi. Şu anda gençler, meslek seçiminde hayatlarındaki en önemli iki büyük karardan birini verdiklerini hissetmeliler.” dedi.
Geleceğe mektup yazar gibi tercih yapın!
Gençlerin sıkça düştüğü popüler tercihler tuzağına karşı uyaran Prof. Dr. Tarhan, anlık kazançlar yerine uzun vadeli bir vizyonla hareket etmenin önemini vurguladı.
Kendini tanımanın ve seveceği bir alanı seçmenin, başarıya giden en sağlıklı yol olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Gençler, popüler tercihlere yöneliyor. ‘En çok şu kazandırıyor’ diye orayı, ‘şu popüler’ diye onu tercih ediyor. Popüler tercihlere yönelmek yerine, gençler daha ilkesel düşünüp, ‘On sene, yirmi sene sonra bu yaptığım tercih benim için doğru olacak mı?’ diye düşünsünler. Hayatınızdaki en önemli iki karardan birini verdiğinizi hissedin. Geleceğe mektup yazar gibi, on sene sonraki kendinizi videodan izler gibi tercih yapın. Burada kendilerini tanımaları, hedeflerini, güçlü ve zayıf yönlerini, yaşam felsefelerini bilmeleri çok önemli. Diğer bir önemli tavsiye de kişinin kendine ‘akış duygusu’ yaşayacağı, kendisini kaptırdığı zaman zamanın nasıl geçtiğini bilmeyeceği bir alanı seçmesidir. Sevdiği, heyecan hissettiği bir alanı seçtiği zaman yaptığı iş, ders çalışma, okuma ona iş gibi, yorucu gelmiyor. Hobi gibi geliyor.” diye konuştu.
Meslek, değişmez bir kimlik değil!
Mesleğe yüklenen anlamın, çoğu zaman gençler ve aileler üzerinde gereksiz bir baskı yarattığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, mesleğin değişmez bir kimlik olmadığını, hayat hedeflerine giden yolda bir araç olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
“Özellikle anne-babalar mesleğe sanki bir elbise, bir kıyafet gibi değil de cilt gibi bakıyorlar. Cilt değişmez, o kişinin bir parçasıdır. Meslek öyle değil. Meslek cilt gibi değildir, elbise gibidir. Gerekirse değiştirilebilir, ayarlanabilir, yeni durumlara uyum sağlanabilir. Meslek, bizim bir hedefimiz vardır, o hedefimize giderken aracımızdır; amaç değildir. Mesleği amaç olarak görmesinler. Bir hedefi olan insanın hedefine giderken bugün A mesleği olur, yarın B mesleği olur. O mesleğe yeni bir ilave yaparsın, onu geliştirirsin. Sağlıklı karar verebilmek için vizyoner düşünmek çok önemli. Hayat yolculuğunda ‘benim için en doğru tercih hangisidir’ diyerek seçim yapan kişiler, problemleri daha kolay çözer, engelleri daha kolay aşarlar. Hatta önlerine çıkan engellerin her birisi, onlar için geliştirici bir travma, bir gelişme fırsatı haline gelir.”
Tercih öncesi Kritik soru: “Ben idealimdeki mesleği en iyi nerede öğrenirim?”
Prof. Dr. Tarhan, bir üniversitenin sadece meslek edindiren bir kurum olmadığını; araştırma üreten, toplumu bilgilendiren ve öğrenciye sosyal ve duygusal beceriler kazandıran bir “ekosistem” olması gerektiğini vurguladı.
Üsküdar Üniversitesi’nin bu vizyonla kurulduğunu ve bu alanda öncü adımlar attığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Üniversitenin dört fonksiyonu vardır. Meslek edindirme, AR-GE yapma, toplumu bilgilendirme ve bilginin ticarileşmesini sağlama. 21. yüzyılda öğrenme modeli değişti. Artık bilgi aktararak değil, deneyimleyerek, projeyle öğrenme var. Bilginin yarı ömrü 30 seneden 3 seneye düştü. Öğrenciler, klasik, kendini tekrarlayan, hep slayt okuyan hocaların olduğu bir üniversitenin hayatlarına çok bir şey kazandırmayacağını bilmeli. Biz öğrencilerimize sadece akademik becerileri değil, sosyal ve duygusal becerileri de geliştirmek için 2013 yılında Pozitif Psikoloji ve İletişim Becerileri dersi koyduk.” şeklinde konuştu.
Anlam mutluluğunu yakalayan mutsuz olmaz…
Modern dünyanın gençleri “haz peşinde” koşmaya ittiğini ve bunun tehlikeli sonuçlar doğurduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, üniversite olarak “anlam peşinde” koşan bir nesil yetiştirmeyi hedeflediklerini söyledi. Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz gençlerimize ‘anlam peşinde koşan gençler olun’ diyoruz. Anlam mutluluğunu yakalayan bir kimse mutsuz olmaz, olay çıksa bile olaydan sonra tekrar sünger gibi esner, kauçuk gibi eski haline tekrar gelir. Elastik olur. Bunların öğrenmesi gerekiyor. Gençlere bunu biz öğretemezsek üniversitede bu zamanda birçok şeyi kaçırmış oluyoruz. Bu dersi alsınlar. Böyle bir çevrede yetişsinler. Çünkü çocuklarımız bizim çocuğumuz değil. Zamanın çocuğu. Onun için anneler babalar çocuklarını, ekosistemi iyi olan; çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı, eleştirel düşünceye sahip bir üniversiteye versinler. Bizim üniversitemizin mottosu bu dört temel üzerine kuruludur. Bu değerleri sadece teorik olarak değil, stres yönetimi, bağışlayıcılık, minnettarlık gibi modüllerle öğretiyoruz ve öğrencilerimizden ‘babamla ilişkilerim düzeldi’ gibi geri bildirimler alıyoruz. Üniversite ortamında eğlencenin olması hoş bir şey. Network çok önemli. Arkadaş çok önemli. Üniversite öğrenciliğindeki arkadaş hayat sonuna kadar unutulmuyor. Güzel arkadaşlıkların edinilme fırsatıdır burası. Bunu düşünerek seçimlerini yapsınlar.”
Hayatın en önemli kararında bu ilkeye dikkat!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üniversite tercihinde akademik kadronun incelenmesinin hayati önem taşıdığını belirterek, Anadolu irfanının “emin ve ehil olmak” ilkesine vurgu yaptı. “İnsan, saatini tamir ettirirken veya doktora giderken nasıl emin ve ehil olanı arıyorsa, hayatının en önemli kararlarından birini verirken de bu ilkeye sadık kalmalı.” diyen Prof. Dr. Tarhan, üniversite ve hoca seçiminin, öğrencinin geleceğini doğrudan şekillendirdiğini söyledi.
Prof. Dr. Tarhan, öğrencilerin ve ailelerin, tercih edecekleri üniversitelerin akademik kadrolarını titizlikle incelemesinin bir tesadüf olmadığını, bunun bilinçli bir “güven arayışı” olduğunu ifade ederek, “Güvenilir olmak, bizim de stratejik hedefimizdir. Bunun formülü ise açık, şeffaf, dürüst ve hesap verebilir olmaktan geçer.” dedi.
Üniversite hocaları hayatın navigasyonudur…
Akademik kadronun yetkinliğinin tek başına yeterli olmadığını, asıl öğrenmenin öğrencinin talebiyle başladığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Üniversitelerde %90 oranında öğrenci talep ederek öğrenir. Eskiden ‘talebe’ denmesinin sebebi budur; talep eden demektir. Üniversitelerde bir bilgi hazinesi vardır ve o hazinenin anahtarı hocalardadır. Hocalar, hazinenin kendisini değil, o hazineye nasıl ulaşılacağını gösteren anahtarları ve bir nevi hayatın navigasyonunu verirler.” diyerek öğrencinin aktif rolünün altını çizdi.
Özellikle sağlık alanında usta-çırak ilişkisinin vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Tıp sadece bilim değil, aynı zamanda bir sanattır. Ve sanat, usta-çırak ilişkisiyle öğrenilir. Bu ilke, sağlık bilimlerinden mühendisliğe, iletişimden sosyal bilimlere kadar her alanda geçerlidir.” ifadesinde bulundu.
Bugün yazılım bilen bir sağlıkçı, mesleğini dijital kolaylıklarla birleştirerek geleceğe hazırlanıyor…
Üsküdar Üniversitesi’nin “tematik” bir üniversite olarak yola çıktığını ve sağlık, mühendislik, davranış bilimleri gibi alanları “bilimler tektir” ilkesiyle birleştirdiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, dersliklere Sokrates, Aristoteles, İbn-i Sina gibi isimler vererek, öğrencilere hem çağı yakalayan hem de geçmişle bağını koparmayan bir vizyon sunmayı hedeflediklerini söyledi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üniversite adaylarının tercih yaparken “Seçtiğim meslek 10 sene sonra ne olacak?” sorusunu mutlaka sorması gerektiğini kaydederek, küresel ve yerel gerçeklere göre hareket etmenin önemine dikkat çekti.
Hekimlik ve öğretmenlik gibi klasik mesleklerin her zaman var olacağını ancak içeriklerinin dijital devrimle yeniden şekilleneceğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Yapay zekâ hayatımıza girmeden önce senatomuzda, Tıp Fakültesi öğrencilerine yazılım dersi koymayı tartıştık. Tartışmanın sonucunda da dedik ki yazılımı çap yaparak hem yazılım mühendisliği hem tıpı bitirmek çok zor. Hiç olmazsa çap değil de yan dal yapabilirler. Yahut da seçmeli ders olarak koyarız. Yazılım mühendisliği bölümümüzden ders alabilirler dedik. Bugün yazılım bilen bir sağlıkçı, mesleğini dijital kolaylıklarla birleştirerek geleceğe hazırlanıyor.” dedi.
Prof. Dr. Tarhan, adayların bu tür disiplinlerarası fırsatları sunan üniversiteleri tercih etmelerinin, onları geleceğin rekabetçi dünyasına daha donanımlı hazırlayacağını söyledi.
Dijitalleşmeye soğuk bakan bir meslek, tarihin çöp sepetine gider…
Geleceğin mesleklerini şekillendiren yapay zekâ konusuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, bunun bir tehdit değil, doğru kullanıldığında büyük bir fırsat olduğunu, ancak temel şartın “kendini tanımak” olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Tarhan, “Dijital devrim yaşanıyor. Nasıl 1800’lerde elektrik bir dönüşüm yaptıysa, yapay zekâ da bu dönüşümü yapıyor. İnsanın yerini alması şu anda teorik olarak bile mümkün değil. Ama kendini tanıyan bir insan yapay zekânın oyuncağı olmaz. Kendini tanımayan bir insan ise yapay zekânın rahatlıkla oyuncağı olur, yapay zekâ onu intihar bile ettirir. Çünkü dijital ikizler, deepfake gibi sahtecilikler yapılıyor. Dijitalleşmeye soğuk bakan bir meslek, tarihin çöp sepetine gider. Gençlerimiz bu konuda ustalaşsınlar ama ego ideallerini, on-yirmi sene sonra nerede olmak istediklerini unutmasınlar. Gelecekte en çok ihtiyaç duyulanlar, yapay zekâyı iyi kullanan psikologlar, hekimler, mühendisler, iletişimciler olacak. Yapay zekâyı iyi kullanırsanız hiç korkmayın; o mesleğinizi yok etmez, evrim geçirmesini sağlar. Yapay zekâ şu anda bizim için hayatımızı kolaylaştıran ve hızlandıran bir araç olacak. Gençlerimiz bu konuda ustalaşsınlar. Yapay zekayı tehdit olarak görmeyelim. Fırsat olarak görelim.”
Gelecekte en çok ihtiyaç duyulanlar, yapay zekâyı iyi kullanan psikologlar, hekimler, mühendisler, iletişimciler olacak…
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yapay zekâ bir terapistin yerini alır mı?” sorusuna da net bir yanıt vererek, “Asla alamaz, çünkü insanın içsel dinamiğini ve maskelerini okuyamaz. Ancak uzmanın işini hızlandırır ve kolaylaştırır. Bu nedenle gelecekte en çok ihtiyaç olan psikoloji mesleği, yapay zekayı iyi kullanan psikologlar olacak söyleyeyim. İyi kullanan psikologlar olursanız hiç korkmayın. Yapay zekâ iyi kullanan hekimler olsanız hiç korkmayın. Yapay zekayı iyi kullanan sağlıkçılar olursanız, klinisyenler olursanız, mühendisler olursanız, iletişimciler olursanız, sosyal çalışmacılar olursanız çocuk gelişimciler olursanız genetikçiler olursanız hiç korkmayın. O mesleğini evirir, evrim yaptırır ama mesleği yok etmez.” dedi.
10 seanslık bir tedaviyi 5 seansa indirebilir
Yapay zekânın bedensel belirtileri (cilt ısısı, kalp atımı) dijitalleştirerek stres seviyesini anlayabildiğini, hatta yüz okuma programlarıyla duyguları tahmin edebildiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Bazı insanlar güçlü rolü oynar, maske ile dolaşır. Yapay zekâ bu maskeyi fark edemez. Mikro ifadeleri okur ama kişinin içsel dinamiğini, bilinçaltını okuyamaz. İnsanın içsel dinamiğini ölçebilen bir matematik modelleme henüz bulunamadı ve bulunması da teorik olarak mümkün değil. Bu yüzden yapay zekâ, bir uzmanın yerini alamaz ama 10 seanslık bir tedaviyi 5 seansa indirebilir. Bu nedenle psikologlar dijitalleşmeye mesafeli durmamalı, bu teknolojileri meslekleriyle sentezlemelidir.” şeklinde konuştu.
Sosyal hayattan koparmayan üniversite büyük bir fırsat
Prof. Dr. Tarhan, hayatlarının en önemli kararlarından birini verecek olan üniversite adaylarına tavsiyelerini ise şöyle sıraladı:
“Popüler tercihlere ve yüksek maaşlı geçici durumlara değil, orta ve uzun vadeli düşünerek karar verin. Üsküdar Üniversitesi web sayfasındaki 10 dakikalık Holland Testi’ni (Kariyer Testi) mutlaka yapın ve hangi alana yatkın olduğunuzu görün. İnternetten inceleyin ama mümkünse bizzat fiziken gidin. Kampüsü, hocaları, sosyal ortamı yerinde görün. Özellikle bu yalnızlık çağında, sosyal hayattan koparmayan bir şehir üniversitesi büyük bir fırsattır. Sakın ümitsizlik ve karamsarlığa kapılmayın. Gelecek ne olacak diye endişelenmeyin. Unutmayın, en zor şartlar, en karanlık zamanlar, en güzel ve en aydınlık günlerin habercisidir. Umut en önemli ilaçtır.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı